Levkas'tan Korint'e
Levkas kanalı bitince deniz genişledi. Sakin ve rahat bir yolculuk yapmaya başladık. Patras körfezine girdikten sonrada rahat yolculuğumuz devam etti. Fakat burada feribot trafiği hayli yüksekti.Brindisi-Patras arasında çalışan hızlı feribotlar, hem değişik firmalara aitti, hem de kimisi çok hızlı kimisi daha yavaştı. Onların trafik yolundan, mümkün mertebe uzak seyrettik Fakat, burada uyumak olmazdı. Kaptan,”bir zamanlar, gece yolculuğu sonunda rıhtıma yanaşan feribotun demirine takılı yelkenli direği görmüşler” diye anlattı. Bu, insanı ürperten olayın arkasında herhalde, Adriyatikte kaybolan ve kendisinden haber alınamıyan bir yelkenli vardı. Patrasa geldiğimizde gece olmaya başlamıştı. Saat 22.00 civarında, ışıklandırılmış Patras köprüsüne yaklaştık. Köprünün dört ayağı vardı. Ayakların yukarı uzantısına takılı, değişik açılarda yerleştirilmiş askı telleri, mavi ışıklarla aydınlatılmış yelpazeleri çağrıştırıyordu. Bu sabit bir asma köprü idi. Yaklaşınca kaptan “traffic control, traffic control, this is vanda” diye köprü trafik kontrolunu aradı. Onlara batıdan doğuya geçmek istediğimizi, boy ve direk yüksekliğimizi bildirdi. Trafik kontrol, 5-10 dakika sonra, köprünün sağ tarafında bulunan iki ayağın arasından geçebileceğimizi söyledi. Köprüyü geçtikten bir süre sonra tekrar geriye baktığımda mavi ışıkların söndürülmüş olduğunu gördüm. Anlaşılan gece 12.00 dan sonra, süs ışıkları söndürülüyordu. Burada saatlerin, Hırvatistan ve İtalyaya göre bir saat ileri olduğu anlaşılıyordu. Köprüye geldiğimizde Hırvatistan saati ile, saat 10.00 ı geçiyordu. Fakat yerel saatle, Türkiye gibi saat 11.00 ı geçiyordu. Bundan sonra feribot trafiği de yoktu. Çünkü, feribotların, Brindisi ile Patras arasında taşıdıkları vasıtalar, Patrasa iniyor, buradaki köprüden geçerek, Yunanistan ve Türkiyeye gidiyor veya geliyordu. Uykum gelmişti artık. İnip yattım. Sabaha karşı, 03.30 gibi uyandım. Giyinip yukarı çukunca, kaptan sevindi. O da gidip yattı ve 4-5 saat kadar uyudu. Çok sakin ve güzel bir gün ağarması yaşadım. Bir ara hemen yanımda başlayan, bir yunus hareketliliği farkettim. Arkada, birçok yunusun atlaya, zıplaya hareketliliği devam etti. Anlaşılan, bir balık sürüsü katliamı görmüştüm. Kaptan uyanıp yukarı çıkınca, bu katliamdan bahsettim. O da son zamanlarda, koruma altında oldukları için popülasyonu çok artan yunuslar yüzünden, balık miktarının azaldığını, balıkçılar kadar, diğer ilgililerin de bu durumdan şikayetçi olduklarını duyduğunu söyledi. Özellikle Yunanlı balıkçılar bu durumun düzeltilmesi için girişimlerde bulunuyormuş.
Yorumlar