İstanbuldan Göcek'e 2
Fakat, birkaç vidanın dışında her şey birbirine kaynamış. Dişlilerde hasar yok, ama mekanizmadaki rulmanlardan ikisinin bilye tutucuları çürüdüğü için bilyeleri dağılmış ve meydana gelen boşluk diş atlamalarını oluşturmuştu. Sökme sırasında mümkün mertebe derine inmeden sadece yukardaki üç rulmanı değiştirmeyi düşündüm. Bunun için çıkaramadığın bir rulman yatağı flanşını da matkapla çürüterek çıkardım. Ama mili çıkarmadan, milin üzerindeki rulmanı sökmek imkansızdı. Çaresiz Sistemi olduğu gibi çıkarmaya karar verip mil kovanını ve mil ile alt rulmanları yataklamalarıyla komple çıkarararak sanayide tornacı ömer ustaya gittim. Çürüterek söktüğüm flanşı, elinde bulunan eski bir fosfor-bronz flanş parçasını kullanarak yeniden yaptı. Diğer rulmanlar da, gerek ısıtarak gerek vurarak, keserek söktü ve aldığımız yeni rulmanlarla değiştirmeye başladık. Ancak yine bir problem vardı. İmalatı yapanlar borunun ucunu rulman geçecek kadar tornalamışlar rulmanları taktıktan sonra rot mekanizmasının bağlandığı kalın lamayı L şeklinde kaynatarak bir daha rulman değişimi yapılmayacak şekilde rulman çıkışını kapatmışlardı. Yeni rulmanları takmak için ya kaynak sökülüp rulmanlar takıldıktan sonra tekrar kaynatılacak veya boru üzeri boydan boya tornalanarak rulmanlar borunun öteki başından takılacaktı. Biz boruyu tornalamayı seçtik ve rulmanları takarak işi bitirdik. Burada tornacının yaptığı işi, bura şartlarında takdir ettiğime, parçayı yerine takarken pişman olmuştum. Elinde orijinal örnek olmasına rağmen delikler hatalı delinmişti. Akşam saatinde, belki gitmiştir deyip çarşıdaki nalburdan aldığım bir yuvarlak eğe ile delikleri gereken istikamette genişletmiş ve yerine takmıştım. Dişliyi yerine oturtunca, flanşın yüksekliğinde de 3.5 mm hata olduğu çıktı ortaya. Çaresiz, parçaları yeniden sökerek ertesi sabah tornacıya gittim. Allahtan cumartesi deyip tatil yapmamıştı. Elindeki işi bitirdikten sonra gerekli düzeltmeyi yaptı. Bundan sonra teknedeki montajı yapmak ve ortalığı neta etmek sadece birkaç saatimi aldı. Eşim gece otobüse binerek ertesi sabah erken saatte marinada oldu. O da, bu arada, birkaç günde yeniden özlediği torunlarımızla hasret gidermiş ve unuttuğumuz bazı eşyalarımızı da getirmişti. Sabah kahvaltısından sonra mazot vs. alıp yola çıkarak Bademli koyuna geldik. Sığlıklardan çekine, korka Ilıcanın kuzeyinde bir yere demir attık. Buraya erken ulaştığımız için ilk kez denize girip yüzdük. Bu arada kıyıya kadar gidip, orada yüzmekte olan gruba koy hakkında bilgi sorduk. Eşim onlarla konuşurken ismimle beni çağırınca, oradaki bey soyadımızı sorup internetten yazılarımızla tanıştığımızı açıkladı. Böyle tanışla karşılaşmak ayrı bir hoşluk oluyor. Engin Saygılı Bey, bizim buradan Çeşmeye gideceğimizi duyunca oranın şu sıralarda hizmet vermediğini anlattı, biz de rotamızı Alaçatıya değiştirdik. Alaçatı marina giriş isteğimize tekne boyunu sorarak cevap verdi. 10 metre deyince rezervasyonumuz olup olmadığını sordu ve olmadığı için “yerimiz yok” cevabı ile konuşmayı noktaladı. Yine, sığlıklardan korka korka, gemi şamandırasının 2-300 metre kuzeyine demir attık. Oldukça kuvvetli rüzgar estiğinden, sabaha kadar demir tarama korkusuyla tedirgin uyuduk. Ertesi gün, uzun zamandır mail grubu ve gezgin korsan forumu aracılığıyla tanıştığımız İzmirli sanayici Ahmet Semiz Beyle tanışma buluşması ümidiyle Kuşadası marinaya vardık. Ahmet Bey ve eşi hanımefendi, taa İzmirden gelerek çok büyük incelik gösterdiler. Gerek akşam yemeği davetleri ve gerekse, sıcak sohbet ve değerlendirmeleri ile eşimin bu deniz olayına karşı tedirginliğinin azalmasının yanı sıra çok iyi bir dost ve arkadaş bulduğumuzdan dolayı son derece mutlu olduk. İnşallah denizlerde tekrar buluşacağız.
Yorumlar