İstanbuldan Göcek'e 7

Sabah yine erkenden yola çıkıp Knidos burnunu döndük. Turgutreise yaklaştığımızda rüzgar azgınlaştı. D-Marinden mazot alıp yolumuza devam ettik. Yalıkavakta kalmayı düşünürken rüzgar kolayımıza olduğundan Didim marinaya yöneldik. Motor yelken yolumuza devam ederken zaman zaman 8 Dmili hıza ulaşıyorduk. Yine hava kararmadan Didim marinaya bağlandık. Sonraki gün nerdeyse hiç yelken açamadan Kuşadasına vardık, rüzgar yoktu. Burada, aşağıya giderken görüştüğümüz, Nelea teknesi sahibi Ahmet Semiz bey ve eşi Ayhan hanım ile tekrar görüşme ve sohbet şansı bulduk. Eşim annesine bakma sırası sebebiyle buradan İstanbula döndü. Ben de dönüş için hava durumunu kollamaya başladım. İlk anda 1 ağustos cumartesi günü havanın uygun olacağı yönünde rapor vardı. Ertesi gün, Cuma ve cumartesi aynı sertlikte havaya işaret ediyordu. Bu sırada Ahmet Semiz bey İzmirden arayarak, Foçaya kadar benimle gelebileceğini söyledi, bende memnun olacağımı bildirdim. 30 Temmuz Perşembe akşamı geldi. Ertesi sabah erkenden yola çıktık. Yer yer 32 knot’a varan rüzgar okuduk, rüzgar göstergesinde. Gönlümüzce yelken açıp dalgalar arasında boğuşurken, sintineyi doldurmuş olan sular teknenin içini allak bullak etti. Ayrıca, kaşık çatal çekmecesinin de yerinden kurtulup her şeyin ortaya saçılması ayrı bir sıkıntı yaratmıştı. Bu kadar çok su acaba nerden gelmişti. Yoksa salma bağlantıları gevşemiş tekne oradan mı su almıştı? Kamaraların tabanlarına kadar su dolmuş, her şey darmadağınık olmuştu. Ahmet Beyin, hepsinin üstesinden gelmesi sıkıntımızı hafifletti. Akşam hava kararmadan Çeşmedeki eski belediye marinasına bağlandık. Ama rüzgar hala ıslıklar çalıyordu. Bu durumda ertesi gün yola çıkmak zordu. Ahmet Bey, Çeşmeye varmadan arkadaşı Sayın Celal Üstünbaş beyle konuştu ve vardığımızda Celal beyle tanışıp ısmarladığı biraları içerken sohbet etme imkanı bulduk. Pirireis denizcilik derneği başkanı, bu çok kibar ve tecrübeli deniz insanıyla biraz sohbet etmek bile ayrı bir güzellikti. Çeşmede biraz yürüyüp akşam yemeğinden sonra tekneye döndük. Ahmet Bey, bulunduğumuz pontona bağlı Deniz Harbokulu yelken takımından öğrencilerle konuşurken onların sabah 03.00 te İstanbul yönüne yola çıkacaklarını öğrenmiş. Biz de saat 3.00 te yola çıkalım diye düşündük. Hava saat 3.00 te iyice düşecekmiş. Sonradan kararlarını değiştirip daha önce 00.00 da çıkmaya karar vermişler. Ahmet Bey, biz de onlarla çıksakmı? Dedi ama hiç uyumadan yola çıkamazdık. Biz saat 3.00 da çıkmaya karar verdik ve 3.30 gibi de yola çıktık. Karaburuna varmadan güneş doğdu. Erken yola çıktığımız için Ayvalık’a varabileceğimizi düşünüp dalgalardan az etkilenmek için cenovayı açıp zigzaglarla Ayvalık’a yöneldik. Ahmet bey zor şartlarda bir hayli video çekti. Ayvalık’ a güneş battığı sıralarda girdik.



























Yorumlar