İstanbuldan Göcek'e 6

Bundan sonra yeni kaplinin takılması macerası var sırada. Yeni kaplin Vetus imiş. Önce kolayca takacaklarını sandım. Çünkü kaplin söküleli çok olmuştu ve ölçüsüne göre sipariş etmiş olmalıydılar. Yerine uydurulamayınca deliklerini büyütmeye başladılar. Hatta ellerindeki matkap yeterli olmadığından benim yuvarlak eğeyi verdim, biraz da onunla genişlettiler. Yine olmayınca dışarı çıkıp, delikleri geniş ortamda büyütmeye başladılar. Yeni kaplini alarak çıkarılmış olan ile deliklerini çakıştırmaya çalıştım. Ve onlara, delikleri, dış daire patlayıncaya kadar genişletmeleri gerektiğini gösterince duraladılar. Çıkarılmış olan kaplinin bozulmuş olan civata dişlerini yeniden çekerek ve biraz tesviye ederek, yeni kaplinden daha güvenilir olacağını konuştuk. Eski kaplini alıp gittiler ve konuştuğumuz gibi düzelterek geldiler. Ama akşam olmuştu. Tekneyi suya indirecek olanlardan birisi 18.30 a kadar bekleyip tekneyi indirdi. Bundan sonrası, ancak gece teknenin kalacağı belediye marinasına gidebildik. Yolda motor devrini 3000 e çıkarmayı denedim ama 2800-2900 devirlerde titreşim başlıyordu. Daha fazla zorlamadım. Ertesi sabah saat 8.00 da gelip deniz suyu pompasına bakacaklardı. O zaman kapatmadıkları bazı kapakları kapatıp ortalığı da toplayacaklardı. Sabah 8.00 da dükkanlarına gittim. Deniz suyu pompasına bakacak olanlar 9.30 da geldiler. Tekneye vardığımızda saat 10.00 a gelmişti. Pompa aslında faz su kaçırmıyordu. Ayrıca bir süre sonra da su kaçırmayı kesiyordu. Pompayı sökecek olsalar en az üç gün daha bekletirler beni diye düşündüm ve pompa tamirinden vazgeçtim. Kapatmaları gereken kapakları taktılar ve tekrar dükkanlarına döndük. Ricalarla, faturayı yazdırıp kalan borcu da ödeyip saat 13.30 da Çiftlik koyuna ulaşabilmek arzusuyla Göcekten ayrıldık. Ama bu saat yola çıkmak için çok geçti. Körfezden çıkıp Çiftlik koyuna yöneldiğimizde rüzgar artmaya ve dalgalar büyümeye başladı. Bu şekilde devam etsek gece yarısından sonra Çiftlik koyuna varabilirdik. Bu yüzdenKöyceğiz limanına girmeye karar verdik. Ne de olsa orası bir limandı ve hava kararmadan oraya varabilirdik. Yaklaştıkça bağlanacağımız limanın nerede olduğunu merak eder olduk.Ama bilgisayarda da diğer haritalarımızda da böyle bir liman bulamadık. Körfezin içine doğru girdikçe bazı koylarda teknelerin demirlemiş olduğunu görüyorduk. Yolumuza devam ederek dürbünle bağlanacağımız yer ararken Ekincik My marinayı görünce çok büyük bir ferahlama hissettik. Oraya yaklaştığımızda görevli, botla gelerek yardımcı oldu. Kıçtan kara bağlanıp biraz yüzdük sonra Restaurant da akşam yemeği yedik. Restaurant sahilden 30-40 metre kadar yukarda idi ve merdivenlerle çıkılıyordu. Birde yaşlı ve engellilerin kullanacağı bir çeşit eğik asansör vardı. Galiba bu asansör, buranın maden olarak kullanıldığı zamanlardan kalmış. Biz asansörle çıkıp indik, ağaçların arasından bu iniş çıkış ayrı bir güzellikteydi. Eşim, bütün geziboyunca en fazla burayı beğendi. Ertesi sabah saat 06.00 da Aktur Kurucabük koyun varma niyetiyle yola çıktık. Ama Datça’daki arkadaşlarımızla da görüşmeyi istiyorduk. Bozburunu geçince Datçaya varabileceğimizi düşünerek arkadaşları aradık. Neticede Datçaya yöneldik ve akşam olmadan vardık. Birlikte çay içip yemek yiyerek hasret giderdik.






Yorumlar